Test pozitif, tebrikler ! 9 aylık harika bir deneyime başlıyorsunuz artık.
Yorgunluk, sık idrar hissi, iştah azalması ve bulantı, kabızlık, memelerde şişme ve gerginlik ve ruh halinizdeki değişikliklerle ile bebeğiniz kendini hissettirmeye başladı.Bu rahatsızlıkların çoğu gebelik ilerledikce azalır. Bazı kadınlarda hiç bir değişiklik olmayabilir. Her kadın farklı olduğu gibi her gebelikte farklıdır. Bu nedenle neden midem bulanmıyor diye tedirgin olmayın. Ne güzel bebeğiniz size rahatsızlık vermiyor işte daha ne istiyorsunuz!
Testi yaptınız pozitif çıktı, adetinizde gecikti. En kısa zamanda doktorunuzla kontak kurun ve sizi ne zaman görmek istediğini sorun ve randevunuzu alın. Tüm anne ve babalar bebeklerini ultrason da hemen görmek isterler ve bundan çok mutlu olurlar. Oysaki bebeğin ultrason da görülebilmesi için belli bir büyüklüğe gelmesi gerekir. Bu büyüklüğe de genelde beklenen adet tarihi1 hafta geçince ulaşır.Erken muayeneye giderseniz veya geç bir gebelik olmuşsa ultrason da gebelik kesesi ve bebek görülmeyebilir bu sizi tedirgin etmesin.En kısa zamanda doktorunuz sizi kontrole çağırıp bebeğinizi size gösterecek aynı zamanda kendi de görmek isteyecektir.
Erken ultrason görüntüleri için tıklayın.
4.haftada 2mm,ağırlığı 1gr az.tüm vücut dokuları 3 embriyonik tabaka halinde oluşmuş
5.haftada 4 boşluklu kalp gelişmeye başlıyor.kalp atımı 180 vuru /dk. Göz kapağı, parmaklar, baş ve omurga şekillenmesi 6.haftada.
8.haftada 2.5cm,beyin ve kulaklar gelişiyor,göbek kordonu oluşmuş.
11.haftada 5cm,karaciğer ve böbrekler çalışıyor,yüz tamamen şekillenmiş.
12.haftada tümüyle şekillenmiş ancak sadece 6cm.Saç ve tırnaklar büyümeye başlıyor.Hareket eder ancak siz hissedemeseniz de ultrasonda görebilirsiniz.
MUCİZE BU ! KÜÇÜÇÜK BİR İNSANCIK !
Gebelik boyunca gidebileceğiniz bir doktorunuz henüz yoksa 9 ay boyunca güvenebileceğiniz, sağlıklı bir gebelik geçirmeniz ve sağlıklı bir doğum yapmanız için gerekli bakımı planlayacak ve yapacak bir doğum uzmanı bulmanızda yarar var. Aynı doktor tarafından gebelikte izlenmek bebeğin büyümesinin daha sağlıklı takibi, sizde oluşabilecek bazı belirtilerin gözden kaçmaması için önemli. 9 ay boyunca 9 doktor değiştirirseniz hem doğumda onunla uyum içinde olamazsınız, iletişim sorunları ortaya çıkabilir, hem de çok önemli bazı takip hataları olabilir.Bu nedenle ilk aylarda sizin kendinizi yakın hissedeceğiniz, desteğine ve tıbbi bilgisine güvenebileceğiniz bir doğum hekimi, daha sonrada son aylar gelmeden doğum yapacağınız bir hastane seçmeniz gerekli.
lk aydan başlayarak her ay, son 2 ayda daha sık olmak üzere düzenli muayeneler ve bazı rutin testler yaptırmanız gerekli. Düzenli sağlık kontrolleriyle takip edilen gebelerde ve bebeklerindeki bazı problemler erken saptanıp erken önlem alınabilinir. Bildiğiniz gibi her ay yapılan muayene sırasında sizin durumunuzun ve bebeğinizin gelişmesinin o ayın standartlarına uygun olup olmadığına bakılır.Atladığınız her muayene ve kontrol önemli bazı bulguların saptanmasında 1 ay geç kalınmasına neden olabilir. Bu muayenelerde tansiyonunuz, kilonuz, beslenme alışkanlıklarınızın değerlendirilmesinin yanı sıra rutin bazı kan ve idrar testleri, tarama testleri veya size özel olabilecek ilave tetkik, test ve belki de başka branşlardan veya referans hekimlerden konsültasyonlar planlanacaktır.
Bütün bunlar sizin ve bebeğinizin sağlıklı olması için. İnanın antenatal takip dediğimiz bu takipleri düzenli yaptıran, doktor önerilerine uyan ve sizin gibi okuyup araştıran gebelerin büyük bir çoğunluğunun gebeliği ve doğumu daha sağlıklı ve sorunsuz olmakta
İKİNCİ TRİMESTER (İKİNCİ ÜÇ AY)
İkinci üç ayda artık içinizdeki yaşama uyum sağladınız! Bulantılar da azaldı, iştahınız ve enerjiniz yerine geldi, cildiniz ve saçlarınız daha parlak. Bebekte yavaş yavaş oynayarak” ben buradayım” diyor. Tarama testleri ve gerekirse yapılan tanısal testler de bitti. Bebeğinizin sağlığıyla ilgili bir “oh” çekip gebeliğinizin tadını çıkarmaya başlayabilirsiniz.
Tanısal testler için tıklayın.
Prenatal tanının başlangıcı 1966’da Steele ve Breg’in bir fetusun kromozom yapısının, amniyotik sıvıdan alınan kültür yapılmış hücrelerin analizi ile belirlenebileceğini göstermesiyle başlamıştır. Genetik hastalıkların önlenmesi ise 1970’lerden itibaren gündeme gelmiştir.
Prenatal tanıda temel amaç; yaşam süresi kısıtlı, tedavisi olanaksız, ağır bedensel ve zihinsel defektlere yol açan hastalıklar için yüksek risk taşıyan eşlere sağlıklı bir bebek için güvence vermektir. Ayrıca tedavisi mümkün olmayan fetal sağlık problemlerini gebeliğin erken dönemlerinde belirleyip gereğini yapmaktır. Prenatal tanıda anne çevreyi oluşturmaktadır, fetus ise hastamızdır. Fetal tıbbın en önemli özelliği doktorun hasta ile doğrudan temas edememesidir. Bu nedenle özel görüntüleme tekniklerine ihtiyaç vardır. Diğer önemli bir husus ise fetusa yapılacak müdahalelerin anne üzerinden yapılması gerekliliğidir, çünkü fetusa başka bir erişim şekli yoktur. Anne üzerinden yapılacak müdahaleler veya yaklaşımlar anneyi doğrudan etkileyecektir. Prenatal tanıda kullanılacak yöntemin olabildiğince non-invaziv olması tercih edilmelidir. Birçok tarama testi ve prenatal tanı programlarında non-invaziv yöntemler kullanılmaktadır. Ultrasonografi ve anne kanı ile yapılan incelemeler non-invaziv olarak kabul edilmektedir . Malformasyonlarla veya somatik değişikliklerle seyreden kromozom anomalileri ile gen bozukluklarında görüntüleme teknikleri bir ölçüde önemini korumaktadır. Ancak sayısal ve yapısal kromozom anomalilerinin büyük bir çoğunluğunda ve yapısal bozukluk nedeni olmayan bir çok Mendeliyen bozuklukta invaziv yöntemlere gereksinim vardır. Bu gibi durumlarda sitogenetik çalışmaların yapılabilmesi için fetus kökenli biyolojik materyallere ihtiyaç vardır. Bu noktada fetal hücre elde edilmesinde invaziv yöntemler kullanılmaktadır . Prenatal tanı merkezlerine gelen hastalara fetal tıbbi yaklaşımda uygulanan invaziv ve non-invaziv yöntemler şunlardır.
Non-İnvaziv Yöntemler
1. Fetal ultrasonografi
2. Maternal kanda bakılabilen markerlar
3. Pre-implantasyon genetik tanı
İNVAZİV YÖNTEMLER
1. Amniyosentez
2. Fetal kan örneklemesi (Kordosentez)
3. Koryon villus örneklemesi (CVS)
4. Çölosentez
5. Fetal vücut doku örneklemeleri
Ultrasonografi, amniyosentez ve CVS en yaygın uygulanan doğum öncesi tanı yöntemleridir.
Prenatal Tanı Endikasyonları
Prenatal tanı endikasyonu gerektiren risk grubundaki hastalar şöyle sıralanabilir:
a) İleri anne yaşı:
Anne yaşının ileri olduğu (35 yaş ve üstü) hastalara genetik amniyosentez veya koryon villus örneklemesi yapılması önerilmelidir . Prenatal tanıda hastalar başlıca Down sendromu riski yönünden değerlendirilmektedir. Ancak tanı yöntemi, maternal yaş artımı ile sıklığı artan tüm kromozomal anomalilerin riskinin değerlendirilmesini içerecek şekilde olmalıdır, ileri maternal yaş saptanan kadınların gebeliklerinde, kromozomal düzensizlik riski artmakta ve en sık olarak da Down sendromu görülmektedir. Bununla birlikte hücre bölünmesi sırasında kromozomların ayrılmaması sonucu oluşan triploidi gibi kromozomal anomali dışındaki diğer anomalilerin görülme sıklığı da yaşla birlikte artmaktadır .
b) Anomalili bebek doğurma öyküsü:
Daha önceden kromozomal anomalili bebeğe sahip olan hastalarda, ikinci bebeğin kromozomal anomali riskinin değerlendirilmesi amacı ile çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Anne veya babada dengeli translokasyon varlığında, kromozomal anomalili bebeğe sahip olma riski %10-15’lere kadar çıkabilmektedir. Anne ve babanın her ikisinin de normal kromozomal yapıya sahip olduğu durumda ise, bir sonraki gebelikte kromozomal anomalili bebeğe sahip olma insidansı %1 olmaktadır. Daha önceden Down sendromlu bebeği olan annelerde anne yaşı 25’in altında ise Down sendromunun tekrarlama riski %1-2’dir. Fakat aynı anne 33 yaşından sonra tekrar gebe olursa yaşa bağımlı olarak risk artmaktadır. Bu nedenlerden dolayı daha önceden anomalili bir çocuk doğurmuş gebelere anne yaşına bakılmaksızın, invaziv prenatal tanı işlemleri yapılmalıdır .
c) Tekrarlayan düşük öyküsü:
Gebeliklerin yaklaşık %15-20’sinin düşükle sonuçlandığı düşünülmektedir, ancak kadınların çoğunlukla erken dönemdeki düşükleri fark edememeleri nedeniyle bu oranın daha da yüksek olduğu tahmin edilmektedir. Çeşitli çalışmalarda, tekrarlayan fetal kayıp hikayesi olan gebelerde kromozomal anomalili
bebeğe sahip olma riskinin arttığı vurgulanmıştır . Luteal faz yetmezliği gibi özel bir nedene bağlanamayan 2 veya daha fazla sayıda spontan abortus hikayesi olan gebelerde kromozomal anomalili fetusa sahip olma riski artmıştır. Bazı merkezler tarafından benimsenen bir görüş olmamakla birlikte bu hastalara amniyosentez ya da koryon villus örneklemesi önerilmelidir. Ayrıca anne ve baba gebelik öncesi dönemde genetik açıdan incelenmelidir.
d) Nöral tüp defektli (NTD) bebek öyküsü:
Nöral tüp defektlerinin kalıtımı, birtakım genlerin yanı sıra çeşitli dış etkenlerin de birlikte rol oynadıkları multifaktöriyel kalıtım şekline uymaktadır. Nöral tüp defekti anomalilerinin insidansı çeşitli etnik gruplardaki hastalarda farklı olabilmektedir. Bir çiftin önceden nöral tüp defektli bebekleri varsa sonraki gebelikte tekrarlama riski yaklaşık 1/30 kadardır. Nöral tüp defektlerinin sıklığının anne yaşının ileri olması ile ilişkisi yoktur. Kesin tanı konulabilmesi için amniyosentez ile amniyon sıvısında alfa-fetoprotein (AFP) ve asetilkolinesteraz düzeyini belirlemek gerekebilmektedir. Bununla birlikte, nöral tüp defektli bebeklerin %95’i herhangi bir risk faktörüne sahip olmayan annelerden doğmaktadır . Nöral tüp defekti riskine sahip olan hastaların tespit edilebilmesi için tüm toplumun taranması gerekebilmektedir. Ancak tüm hastalara tanı amacı ile amniyosentez yapmak mümkün değildir. Hastalarda tarama amacı ile maternal kanda AFP seviyelerinin saptanması uygulanmaktadır. Nöral tüp defekti riskini belirlemek amacı ile taranan hastaların yaklaşık %3’ünde çok yüksek AFP (>4.5 Multiple of Median-MoM) ya da orta derecede yüksek AFP (>2.5 MoM) saptanmaktadır. Hastaların yaklaşık yarısında ise ultrasonografinin kullanımı ile yüksekliğin nedeni saptanabilmektedir (ikiz gebelik, anensefali, ağır NTD, gebelik yaşının hatalı olarak belirlenmesi gibi). AFP yüksekliği olan hastaların geriye kalan %1.5’luk kısmına ise amniyosentez önerilmektedir. Çok merkezli yapılan çalışmalar sonucunda amniyosentez yapılan hastalarda NTD anomali insidansı %5 olarak bildirilmektedir .
Aynı zamanda belirtilmesi gereken önemli bir husus ise, en iyi özelliklere sahip ultrasonografi ile değerlendirmede bile bu anomalilerin yaklaşık %10-15’lik kısmının saptanamamasıdır. Bu sonuçlar, yüksek AFP düzeyi saptanan hastalara ultrasonografi değerlendirmesi yapılması, inceleme normal bile olsa amniyosentez yapılarak amniyotik sıvı AFP ve asetilkolinesteraz düzeyinin belirlenmesi ile karyotip çalışması yapılması NTD defektlerinin tespiti için en duyarlı testler olarak görünmektedir.
e) Düşük maternal AFP düzeyi:
Yapılan çalışmalarda Down sendromlu gebeliklerde 2. trimesterde maternal serum AFP düzeyinin düşük olduğu bulunmuştur. Kromozomal anomalili olarak doğan bebeklerin çoğu daha önceden herhangi bir risk faktörü olmayan annelerden doğmaktadırlar. Düşük maternal serum AFP seviyelerinin kromozomal anomaliler ile ilişkili olabileceğinin saptanması, bu hastalarda kromozomal anomali riskinin olabileceğinin değerlendirilmesine yol açmış ve maternal serum AFP seviyesi düşük olan hastalara kesin tanı amacı ile invaziv tanı yöntemlerinin uygulanmasının gerekliliği vurgulanmıştır. Böylece farklı yaşlara göre farklı AFP sınır değerleri belirlenerek fetal kromozomal anomali riski değerlendirilmektedir.
f) Birden fazla serum belirteci kullanımında risk yüksekliği:
Sadece 35 yaş kriter alınarak yapılan prenatal tanı yöntemleri yardımıyla kromozom anomalilerinin ancak %20 kadarı tespit edilebilmektedir. Bu oranı arttırabilmek için çeşitli serum belirteçlerinin kullanımı uygulamaya girmiştir. Bu serum belirteçlerinden bugün en sıklıkla kullanılanı; AFP, Human Chorionic Gonadotropin (HCG) ve serbest estriol düzeylerinin kombinasyonudur. Bu kombinasyonun kullanımı ile Down sendromu olgularının yaklaşık %60’ı tespit edilebilmektedir . Çeşitli çalışmalar sonucunda bunlardan HCG’nin en iyi belirleyici özelliğe sahip olduğu bulunmuştur. Üçlü tarama testinin (Triple test) sensitivitesi özellikle 35 yaş üzeri hastalarda %80’e kadar çıkabilmektedir.
Ultrasonografi ile 9-13. gebelik haftaları arasında nukal kalınlık (Nuchal Translucency) ölçümü yapılabilmektedir. İkili test veya ilk trimester tarama testi denilen ,Nukal kalınlık ve ilk trimester belirteçlerinden olan HCG ile PAPP-A’nın beraber kullanımı ile kromozomal anomaliye sahip olan fetusların daha erken haftalarda saptanması mümkün hale gelmektedir.
Bu aylara özgü bazı değişiklikler vücudunuzda tabii ki olacak. Neler bunlar? Karnınız hızla büyüyecek artık çoğu kişi sizin gebe olduğunuzu anlayacak, eski giysileriniz olmayacak çünkü ne olacak?
Kilo alacaksınız! Çok sevimli gelmese de annelik öyle bir şey ki içinizde büyümek için sizin yemenizi bekleyen küçük canlı için buna da katlanılıyor. Tabii ki iki kişilik yemeniz gerekmiyor bebeğinizin büyümesi için.
Bu aylarda bebeğiniz (kızınız veya oğlunuz artık büyük bir olasılıkla cinsiyetini öğrendiniz çünkü) artık tam bir insan yavrusu ancak tabii ki dış ortamda yaşayacak olgunlukta değil. Organları ve organ sistemleri olgunlaşmak zorunda sissiz yaşayabilmesi için.
38-40 hafta tam olgunlaşmanın olduğu hafta kabul edilse de bugünün bilgileri ve teknik koşullarıyla bebeğin doğsa yaşama olasılığının en fazla olduğu hafta 34. hafta sonrası kabul edilmekte.
Bu haftadan daha küçük ancak 24.haftadan büyükler sağ ve sağlıklı kalım oranları gittikçe artarak yaşatılabilmekte ancak bu son derecede bakım koşullarının iyiliğine bağlı.Yeni doğan yoğun bakım koşulları mükemmel olan klinikler de bile gittikçe küçülen haftalar da ki erken doğan bebekler ve aileleri için durum zor. Bu nedenle kısaca ikinci üç ayda doğurmanızı hiç istemeyiz.Bu derece de önemli olabilecek erken doğum riskinizin olup olmadığını doktorunuz size söyleyecektir ancak sizde zamansız belirtilere karşı uyanık olmalısınız ki böyle bir eylem başlarsa engellenebilsin.
Bebeğinizin boyu 17.haftada 18 cm iken kirpik ve kaşları da var artık ve solunum egzersizlerine de yavaş yavaş başladı.24.haftada gözlerini açabilir,siz konuşunca hareket eder yani artık duyabilir. Bu haftadan başlayarak sesli olarak onunla konuşun ki doğduktan sonrada sizi dinlesin ve uslu bebek olsun!
ÜÇÜNCÜ TRİMESTER (ÜÇÜNCÜ ÜÇ AY)
Ruhsal olarak ve fiziksel olarak kendinizi hazırlama vakti geldi. Son 3 ay artık. Bebeğinizi kucağınıza almaya çok az zaman kaldı. Bedeninizdeki değişiklikler artık had safhada. Kan volümünüz %40 arttı, kalbiniz %25 daha çok çalışıyor, kalça eklemleriniz gevşedi, meme dokunuz gelişti ve bebek şimdi artık daha da hızlı büyüyor. Tüm bunlar sizin eğer çalışıyorsanız çalışmanıza engel olmasa da daha çok istirahat etmenizi gerektirecektir. İkinci üç ayda başlayan bazı yakınmalar bu ayda devam edip 1-2 ufak yeni yakınmada eklenebilir.
Beklenen güne haftalar kalınca rahim ağzında (cervix) incelme ve yumuşama başlar.Bu değişim doğuma kadar yavaş yavaş artar ve gün geldiğinde doğumun başlamasına sebep olur.Bu ayda vücudunuz ve rahminiz doğuma hazırlanırken bebekte hızla büyür ve doğum için son pozisyonunu alır.Son ay doktorunuz o ana kadar gereksinim duymadığı için yapmamış olabilir ama size tuşe dediğimiz jinekolojik muayeneyi önerecektir. Bu muayenede cervix in incelmesi ve yumuşamasına, açılmasına ve bebeğin başının seviyesine bakılır ki bunları bilmek doğumunuzun ne zaman başlayacağı ve bir ölçüde nasıl olacağı konusunda bilgi verir. Doğuma kadar ara ara tekrarlayacak ve doğum başladığında seyri izlemek için belli aralarda yapılacak bu muayene ilk seferlerinde rahatsızlık verse de doğum yaklaşıp rahim ağzı ve dokular yumuşadıkça ve doktorunuzda kibar ve özenli davranırsa ağrısızdır. Bu muayeneyi olurken doktor veya ebe kayganlaştırıcı bir krem kullanırsa ve siz de hafif ıkınarak kaslarınızı gevşetebilirseniz her şey daha kolay olur.
29.haftada bebeğiniz yaklaşık 34cm,34.haftada yaklaşık 37 cm ve 40 haftada yaklaşık 50-52 cm dir.34. haftadan itibaren beyin, sinir sistemi tamamen olgunlaşmış,akciğer olgunlaşması ise hızlanmıştır. İmmün sistemi ise hala tam olgunlaşmamıştır.
Son aylardaki doktor ziyaretlerinde ağırlıklı konunuz artık doğum.Nerede olacak,normal mi olacak yoksa sezaryen mi olacak,dikişimin izi kalır mı veya epizyotomi şart mı ,ağrım olur mu,bebek kaç kilo,ilk belirtiler neler,ne olunca doktor aranacak,hastaneye yetişebilir miyiz,doktoru bulamazsam ne olur ,bebek için neler gerekir?..Böyle onlarca soru hazırlayacaksınız kafanızda.Bunları sormayı tabii ki yarım saatlik son muayene bırakmayın.Doktorunuz zaman zaman bu soruların cevabını size daha önce yanıtlamış ta olsa kafanızdaki soruları daha önce kağıda not ederseniz sürenizi daha etkin kullanıp bazı şeyleri unutmazsınız.Bu arada eğer ki doğuma hazırlık kursuna gitmişseniz bu çok şahane bir şey olur ki bu sorular ve hatta çok fazlası bu kurslarda yanıtlanmış olacaktır zaten.